TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan Tele 1’de Enver Aysever’in sunduğu Detaylar programına konuk oldu.
TKP’nin günümüzdeki siyasi tabloya ait tavrını yorumlayan Okuyan şunları kaydetti:
“Bizim açımızdan şu son derece kıymetli, Türkiye’de ve dünyada bütün kötülüklerin temelinde olan toplumsal tertip var. Koronanın başımıza bu kadar bela olmasının da akabinde bu nizam var. Bu sistem artık insanlığı tehdit ederken bu sistemi kökten yıkmayı düşünen parti neden sorgulanıyor? Neden bu tertibi kabul ediyoruz? Neden bu bir tabiat yasası olarak görülüyor? Bu temel bir sorun, herkesi buna odaklanmaya çağrıyorum.”
‘TKP sistematik bir biçimde gücünü artırıyor’
Aysever’in TKP’nin “neden büyüyemediği” ve kendini “anlatamadığı” biçimindeki sorusunaysa Okuyan şöyle karşılık verdi:
“İstediğimiz güce ulaşamadık fakat TKP sistematik bir formda gücünü arttırıyor. Ancak bu yetmez, zira biz büyük bir maksat kurduk; bu tertibi yıkmak, insani bir sistem kurmak.
Deniliyor ki ‘sizin işiniz uzun, şimdiki bir sorun var, sonra sizin işinizle ilgileniriz’. Solun bir kısmı bunu kabullendi, kabullendikçe sol olmaktan çıkıyor. Bir örnek vereceğim; Bir Fransız Komünist Partisi vardı, efsane bir partiydi, 1. çıkıyordu seçimlerden, bir yükü vardı. Bu parti sistematik bir halde nizamı değiştirme isteğinden vazgeçti ve yeni siyasette tesirini artırmaya odaklandı. Artık Fransa’da sol yok.”
‘TKP’nin oylarında bariz bir artış Türkiye’deki bütün istikrarları değiştirir’
Aysever’in “İnsanlar size hak veriyor, lakin diğerine oy veriyor. Bu denklem tuhaf değil mi?” halindeki sorusunaysa Okuyan şöyle yanıt verdi:
“Tuhaf. Çok sık karşılaşıyoruz bu durumla. Bu bizi elbette incitir, lakin bundan hareketle ‘nankörlük’ falan demeyiz, demek ki biz işimizi düzgün yapamamışız. Seçimler bizim için şöyle bir mana da taşıyor, insanların fikirlerini, iradelerini aktardıkları bir kağıt olması lâzım, ya da sonraki ay ‘elim kırılsaydı da vermeseydim’ demeyeceksiniz. Bir oy bir oydur. ‘Boşuna mı masraf oyum’ korkusuyla beşerler öteki bir partiye gidiyor. Bugün bir sistem partisinin oyunun yüzde 5 artmasıyla TKP’nin oyunda yüzde 0,2’lik bir artış değişik tesirler yaratır. TKP’nin oylarında besbelli bir artış Türkiye’deki bütün istikrarları değiştirir. Zira bu rastgele bir parti değil, ideolojisi muhakkak, bakın bu tertibi değiştireceğiz diyoruz. Bakın elektrik faturalarını geliyor, diyoruz ki elektrik üretim ve dağıtım bütün Türkiye’de devletleştirilsin.
Bugünkü Başkanlık sisteminin ortadan kalkması için esasen biz de gayret ediyoruz, öbürleri da uğraş ediyordu. Parlamenter sistem çok mu yeterliydi? Hayır lakin siyaset yapma açısından tercih edilir. Başkanlık sistemi siyaset yapma biçimini değiştiren, bireyleri öne çıkartan bir sistem, bu bizim işimize gelmez, biz bireyleri değil partileri görmek isteriz karşımızda. Lakin sıkıntının özüne gelmek lâzım; bizim tertip siyaseti daima kategorilerle konuşup sıkıntının özünü ortadan kaldırıyor. Hayat ne bu ‘Tek Adam’ rejimiyle başladı ne de bu gidince her şey çözülecek.”
‘Milliyetçiler ve liberalleri soldan saymıyoruz’
Aysever toplumdan sola bakınca ‘sürekli bölünme’ görüldüğünü söz ederken bunun gerçek olup olmadığını sordu. Okuyan şöyle karşılık verdi:
“Hiç kimse mesela kolay kolay ‘ben sağcıyım’ demez, ayıp bir şey. ‘Muhafazakârım’ der, ‘Merkezdeyim’ der, münasebetiyle ‘sol’un hâlâ bir avantajı var. Lakin herkes sol olarak kendini tanımlayınca bir sorunla karşılaşıyoruz. En geniş tarifiyle alırsak ‘sol’ diye tanımlanan şeyin içerisinde milliyetçiler var, liberaller var. TKP çok uzun müddettir sol içi tartışmalara girmiyor, polemiklere girmiyor, milliyetçiler ve liberalleri soldan saymıyoruz. Solun daima parçalanmasının gerisindeyse solun toplumsallaşamamasından kaynaklanıyor. Toplumsallaşamayan sol cemaatleşir, cemaatleşince birbirlerine girer. Solda 50-60 tane örgüt var, bunların bir kısmı gerçek ayrılıklara dayanıyor, ayrımlar değerliyse devam etsin. Ancak öte yandan da Türkiye solunun toplumsallaşması durumunda benzeri şeyleri söyleyenler bir ortaya gelecek.”
‘Üç parti ortasında hiçbir sorun yok ancak yol haritasında bir tıkanma yaşadık’
“TKP neden HDP’nin dışında kaldı ve ne yapmaya çalışıyor?” sorusu:
Üç parti, SOL Parti, EMEP ve TKP, HDP’nin davetinden çok evvel bir ortaya geldi, temel prensiplerde anlaştı. Bunlar laikliği savunan, emek eksenli ve anti-emperyalist bir tavır belirledi. Üç parti ortasında hiçbir sorun yok ancak yol haritasında bir tıkanma yaşadık. SOL Parti ve TKP bu unsurların kesin sonlar içinde savunulması ve devrimci sosyalist bir alternatifin ortaya konulmasında bir perspektife sahip. EMEP’se bunu biraz genişletme, biraz daha halkalar halinde giden bir ittifak siyaseti tercih ediyor. Lakin EMEP’le görüşmelerimiz devam ediyor.
Bu üç parti seçimlerden ibaret bir ittifak kurmadı. Ne yapacağımızı konuşmak için bir ortaya geldik, natürel ki de seçimler de bunun bir modülü. TKP bu bahiste çok kararlı, biz mutlaka birlikte bir aday çıkarma yanlısıyız. Birlikte çıkmıyorsa yalnızca TKP değil, sosyalist bir adayın temsil edilmesi taraftarıyız. Bu ‘Erdoğan’ın kazanmasına yardımcı olur mu olmaz mı?’ tartışmasında zati kelamımızı söyledik, ihtimamlı davranırız dedik, lakin bu susup oturmak manasına gelmiyor.
‘İnsanların büyük çoğunluğunun aslında mal varlığı yok”
Aysever’in komünistler iktidara geldiğinde insanların konutlarını otomobillerini ellerinden telaffuzunu Okuyan’a sordu ve TKP Genel Sekreteri bu soruya şöyle karşılık verdi:
“İnsanların rastgele bir varlığı yok, beşerler fakir. Biz insanların meskeni otomobiliyle niçin uğraşalım? Bakın üç gündür manda yoğurdu konuşuluyor. Burada bir ahlaki sorun var. Türkiye’de bugünkü nizamın kaymağını yiyen zenginler manda yoğurduyla tabir edilemez. Biz bütün insanların hiçbir bedel ödemeksizin konutu olacağını söylüyoruz, komünizm bu. Bu şirketlerin hepsine el konulacak. Akarsulara, madenlere [zenginler] her şeye el koyacaklar sonra ‘komünistler mülkiyet düşmanı’ diyecekler. Biz o mülkiyete karşıyız. Borçsuz, para sıkıntısı olmayan bir hayat mümkün mü? Mümkün. Temel muhtaçlıklar karşılandıktan sonra elindeki para senin olacak. Sermaye sınıfının üzerine çöktüğü zenginlik manda yoğurdu sıkıntısı değil, her şeye çökmüş durumdalar, madenlere, elektriğe… Bu sınıfın egemenliği sona erdiği vakit tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir tertip getireceğiz. Biz niçin insanların meskenlerine çökelim?”
‘Tarikatlar kapatılacak, dağıtılacak’
Komünistler hakkında dinle ilgili söylenenlere de açıklık getiren Okuyan bu bahse da şöyle karşılık verdi:
“Komünistler en gelişkin ahlâkı savunanlardır, insanın insanı sömürmemesini, eşitliği savunanlardır bu bir. İkincisi; her tipten inanç ve ibadet özgürlüğü temel insan hakkı, temel insan haklarına dokunulamaz. Bunu tatlı gözükmek için söylemiyorum. Mescitleri niçin kapatalım? Lakin her tarafa cami dikilmesini bunun bir gayret konusu haline getirilmesiyle tabi ki gayret edeceğiz. Bu partinin ağzından insanların dinî inancına hitap eden hiçbir şey çıkmaz. Bunu ayıp kabul ederiz, bizim partimizde inançlı beşerler da var inanmayan beşerler da. Partimizde çok fazla başörtülü, türbanlı üye var. En çok da bizim partimizde rahatlar. Zira kimse ne el üstünde tutuyor kıyafetleri yüzünden ne de eleştiriyor. İlgilenmiyoruz, kimse ilgilenmiyor. Lakin dediğim üzere Türkiye’de laiklik ayaklar altına alındı, tarikatlar var o var bu var. Biz birtakım hususlarda dik durmak zorundayız. Tarikatlar kapatılacak, dağıtılacak. Tarikat yurtları kapatılmadan laiklik de olmaz. ‘Yok onlar sivil toplum örgütleriymiş’ hayır! Temel çizgilerimiz var, laiklik. Siyasetçiler din ismine ya da dinî referanslarla konuşamaz.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
